Diyarbakır Zindanı ile ilgili çalışmaya Hasan Asgar Görgöz ile birlikte başladık. PKK’li arkadaşlara röportaj isteğimizi ilettiğimizde “düşünelim” dediler.
Başlangıçtaki amacımız kamuoyuna, tüm insanlığa orada yaşanan zülmü ve vahşeti aktarmak, gözler önüne sermekti. Bu yüzden de kendimizi hemen hemen sadece bu eksen üzerinde konumlandırmıştık. Belirlenen amaç doğrultusunda bir okuyucu gözüyle bakarak sorulması gereken her şeyi –kendi ölçülerimiz içinde– berlirledik. İlk taslak soruları yüzün üzerindeydi. Ve birçok bakımdan Diyarbakır Zindanı’nı tanıtmaya yeterli düzeydeydi. Soruları PKK’li arkadaşlara verdik, incelediler. Sonra da böylesi bir röportajı kabul edeceklerini söylediler. Soruları yanıtlayacak arkadaş, Muzaffer Ayata olacaktı. Zira bu arkadaş Diyarbakır gerçekliğine birçok bakımdan vakıftı. Sürecin doğrudan tanığıydı. Uzun yılları bu zindanda geçmişti, gelişmelerin merkezindeydi… Randevulaştık ve gittik.
Yöntem üzerine yaptığımız ilk konuşmada sorulara yazılı yanıt vermek istediklerini söylediler. Ne ki, sürecin onlar açısından oldukça yoğun geçmesi, yapılacak birçok işlerinin olması yüzünden böylesi bir ek çalışmaya yeterince zaman ayıramayacakları gerçeği ortaya çıktı. Yeni bir biçim önerdiler, röportajı konuşarak gerçekleştirecektik. Konuşmaları teybe alacak, daha sonra da bant kayıtlarını yazılı döküman haline getirip ilk hammaddeyi ortaya çıkaracaktık. Ardından da onu yeniden işleyerek çalışmaya en son halini verecektik…
Full Screen