İnsanlığın yeni bir binyıla giriş yaptığı 21. yüzyıl, uygarlığın doğup geliştiği Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine yönelik kapsamlı iç ve dış mücadelelerle başladı. Bu coğrafyanın en kadim halklarından Kürtler de, uluslararası sistem tarafından statüsüz bırakıldıkları 20. yüzyıl boyunca egemenliği altında tutuldukları inkar ve imha siyasetinin cenderesinden kurtulma imkanına sahip oldular. Ancak Kürtlerin bugün sahip oldukları en büyük imkan; yeni binyıla kendi özgürlüklerini elde etmenin yanı sıra insanlığın içinde bulunduğu uygarlıksal bunalımdan çıkmasını da sağlayacak bir düşünce sistemi, uygarlık çizgisi ile giriyor olmalarıdır. Bu çizgi, geçen yüzyılın son 30 yılında da Kürt halkının özgürlük mücadelesini o dönem açısından modern bir çizgiye kavuşturarak yürüten Başkan Apo tarafından geliştirildi.
Başkan Apo, Demokratik Uygarlık Çizgisi olarak tanımladığımız bu düşünce sistemini, yalnızca Kürt halkının özgürlük sorunu eksenli tanımlamamaktadır. Hatta Kürt halkının özgürlük sorununun Ortadoğu, dolayısıyla da dünya uygarlık sistemi açısından ne anlam ifade ettiğini güncel olduğu kadar tarihsel olarak da ortaya koyarak insanlığın yaşadığı uygarlıksal bunalımdan çıkış yolunu göstermektedir. 20. yüzyılın sonundan itibaren mevcut iki kutuplu dünya sisteminin çökmesi ile bu bunalım çok açıkça ortaya çıkmıştı. Bilim teknik alanında yaşanan gelişmelerle, yaşadığımız dünya bir bütün olarak değişirken; bu değişimi açıklayan, yön veren bir düşünce sistematiği ve ona dayalı siyasetler henüz ortaya konulamamıştır. Bir yandan reel sosyalizm gibi değişim karşısında çaresiz kalan güçler çözülürken, diğer taraftan da ezilenler cephesinin tümü bu durumdan nasıl çıkılacağı, hangi yol ve yöntemlerin bunu sağlayacağı konusunda yoğun tartışmalar yürütmektedir. Bu tartışmaların iki uç arasında gidip geldiği gözlemlenmektedir. Bir uç, değişime gözünü kapatarak eski anlayış, strateji ve taktiklerinde ısrar ederken; diğer uç da değişmek adına kendi iddia ve mücadelesini terk etmekte, egemen güçlerin rüzgarına teslim olmaktadır. Öte yandan egemen güçler de dünyadaki değişimi köklü olarak kavramaktan uzak oldukları için yaşanan bu süreci yeterli olarak açıklayamıyorlar. Dünyamız yüzeysel veya geçmişin kalıplarıyla açıklanamayacak kadar derin bir değişim içindedir. Aslında temel felsefi, ideolojik, siyasal paradigma değişmektedir, ancak mevcut güçler bunu tanımlamaktan uzaktırlar.
Full Screen