Kara bir gün! Kürt tarihine sürülecek kara bir leke!
…Bizim düşmana karşı savaşmamızın bir mantığı vardı. Özgürlüğümüz için dünya hegomanyacılığına karşı savaşıyorduk. Peki, bu ihanet edenler yarın bunu, nasıl açıklayacaktı? Tarihe nasıl hesap verecekti? Bu halka, bu halkın yarını olan çocuklara ne anlatacaktı? Hangi insanlık ölçülerine sığdıracaktı? Bunun bir açıklaması, izahı yoktu. Mevzide oturmuş bunları düşünüyordum. Birden silahlarını kuşanarak saldırıya geçtiklerini gördüm. Biz ise, hala yerimizde bekliyorduk. Bütün bunları düşünmek, sorgulamak bende bir şeylerin farkına varmayı yarattı ve “bu Kürt, Kürt olamaz” dedim. Bu gerçekliğin farkına vardığım an, bende müthiş bir öfke gelişti. Yani seni toplum yapan, seni ulus yapan, birleştiren, birliğini yaratan ölçüleri ahlaki değerlerle ele alarak, toplumu toplum yapan ölçülerin hiç birini karşımdaki Kürt’te göremedim. İşte karşımdaki Kürt, Kürt kimliğinin toplumsal değerlerinden kendisini koparmıştı. Bize karşı kullandığı silahı aslında kendine karşı, kendi ulusallığına karşı kullanıyordu.
Sömürgeci güçlerin Kürt toplumunu nasıl parçalandığını, nasıl birbirine düşürdüğünü fark ettik. Büyük bir oyun kurmuş ve bu oyunu Kürtlere oynatmıştı. Kirli planlarla, kirli komplolarla düşman bu oyunu kurmuş, kirli bir siyaset ve ince kurnazlıklarla ellerine silah verdiği Kürtleri, Kürtlere karşı savaştırıyordu. Bu oyunları anlamanın insanda düşmana karşı yarattığı kini, öfkeyi ve nefreti anlatmak çok zordur. İşte Güney Savaşında yaşananların duyguları, düşünceleri bunlardı.