Hakikatten söz ettiğinizde aslında bir inşadan söz ediyorsunuz.Bu inşaya başlamadan önce, inşaya kavramsal ve kuramsal çerçeve çizmek zorundasınız. Hangi kavramlar ve kuramlar ile hareket ettiğinizi ve bunların içeriğinin ne olduğunu ortaya koymak durumundasınız.
Her bir bilgilenme, cehaletin de farkına varmadır. Sokrat’ın meşhur sözüydü: “Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir.” Bilgi potansiyeliniz açığa çıktıkça, anlam gücünde derinleştikçe ne kadar geri olduğunuzu daha iyi kavrıyorsunuz. Zaten aydınlanma da böyle oluyor. Hele konu kuantumla bağlantılıysa kesinlikle böyledir. Ama bu anlam arayışının gereksiz olduğu anlamına gelmiyor. Bunun tam tersi doğrudur. Anlam arayışı ve kuşkusuz onun inşada dillendirilmesi ve yapılandırmasından asla vazgeçmemek gerekiyor. Önderlik bunu dönemsel bir gerçeklik olmaktan çıkarıp, an’a indirgedi. Kendi ifadesiyle nerdeyse her an kendini yeniden doğuruyor, kendini yeniden yapılandırıyor, yeniden var ediyor. Bizim açımızdan da öyledir.
Hakikat üzerinde yoğunlaşmayla birlikte şunun farkına varıyoruz: Üç temel düzlemde kendimizi yeniden yapılandırıyoruz. Toplumsal düzlemde, evrensel düzlemde ve bireysel düzlemde belirginleşen, her üç düzlemde iç içe geçecek şekilde kendimizi yeniden var ediyoruz.
Full Screen